Please use this identifier to cite or link to this item: http://hdl.handle.net/11452/28390
Title: Multipl myelomda eritrosit dağılım genişliğinin (RDW) prognostik öneminin retrospektif olarak değerlendirilmesi
Other Titles: Retrospective evaluation of the prognostic significance of erythrocyte distribution width (RDW) in multiple myeloma
Authors: Özkalemkaş, Fahir
Ayhan, Elif Yiğit
Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.
Keywords: Multipl myelom
Hemoglobin
Eritrosit dağılım genişliği
Prognoz
Sağkalım
Otolog kök hücre nakli
Multiple myeloma
Hemoglobin
Red cell distribution width
Prognosis
Autologous stem cell transplantation
Survival
Issue Date: 2022
Publisher: Bursa Uludağ Üniversitesi
Citation: Ayhan, E. Y. (2022). Multipl myelomda eritrosit dağılım genişliğinin (RDW) prognostik öneminin retrospektif olarak değerlendirilmesi. Yayınlanmamış tıpta uzmanlık tezi. Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi.
Abstract: Klinik spektrumu geniş bir hastalık olan Multiple Myelom (MM)’da prognostik faktörlerin belirlenmesi tedavi ve takip stratejisi açısından oldukça önemlidir. MM’da kullanılan prognostik belirteçler mevcut olsa da daha basit, ulaşımı kolay ve ucuz bir test ihtiyacı duyulmaktadır. Rutin kan sayımında bir parametre olan eritrosit dağılım genişliği (RDW) de hematolojik ve hematolojik olmayan hastalıklarda prognostik önemi açısından araştırılmaktadır. Literatürde MM’da RDW’nin prognostik öneminin araştırıldığı sınırlı sayıda çalışma mevcuttur. Biz de çalışmamızda MM tanısı alıp otolog kök hücre nakli (OKHN) yapılan ve yapılmayan hastalarda RDW’nin prognostik önemini araştırmayı amaçladık. Çalışmamıza Ocak 2010 – Aralık 2018 tarihleri arasında MM tanısı alan 218 hasta dahil edilmiştir. Hastaların verileri retrospektif olarak incelenmiştir. Hastalar yüksek RDW (>%16,5) ve düşük RDW (<%16,5) olmak üzere iki grup halinde değerlendirilmiştir. Revize edilmiş uluslararası evreleme sistemine (R-ISS) göre yüksek ve düşük RDW grupları karşılaştırılmış; R-ISS evre 3 hastalığı olanların oranının yüksek RDW grubunda daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Düşük RDW grubunda medyan hemoglobin (Hb) düzeyi daha yüksek olup aynı zamanda bu grupta OKHN yapılan hasta oranı da daha yüksek saptanmıştır (sırasıyla p=0,006, p=0,010). Çalışma grubumuzda ileri yaşı, evre 3 hastalığı, beta-2 mikroglobulin düzeyi yüksekliği ve kronik böbrek hastalığı olan hastalarda genel sağkalım süresi daha kısa bulunmuştur. Ancak yüksek ve düşük RDW gruplarına göre genel sağkalım süreleri arasında farklılık saptanmamış olup, hastalıksız sağkalım süreleri arasında da anlamlı fark saptanmamıştır. Çalışmamızda OKHN yapılan, Hb 10 g/dl üzerinde olan ve hemoglobin/RDW oranı yüksek olan hastaların hastalıksız sağkalım süresi daha uzun bulunmuştur. OKHN olan hastaların tanı anında ve OKHN öncesinde RDW düzeyindeki değişime iv göre sağkalım süreleri değerlendirilmiş olup istatistiksel olarak anlamlı farklılık olmadığı belirlenmiştir. Sonuç olarak çalışmamızda RDW grupları ile sağkalım açısından anlamlı fark olmasa da düşük RDW grubunda erken evre hastalık ve OKHN yapılma oranı daha yüksek bulunmuştur. MM prognozunu belirlemek için tek bir parametre yerine içinde RDW’nin de olduğu parametrelerin incelendiği çalışmalara gereksinim vardır.
Determination of prognostic factors in Multiple Myeloma (MM), a disease with a wide clinical spectrum, is very important in treatment and follow-up strategy. Although prognostic markers are used in MM, there is a need for a more straightforward, easily accessible, and inexpensive test. Red cell distribution width (RDW), a parameter in routine blood count, is also being investigated for its prognostic importance in hematological and non-hematological diseases. There are limited studies in the literature investigating the prognostic significance of RDW in MM. Our study aimed to investigate the prognostic importance of RDW in MM patients with and without autologous stem cell transplantation (ASCT). We retrospectively analyzed the data of 218 patients diagnosed with MM between January 2010 and December 2018. The patients were assessed in two groups as high RDW (>16.5%) and low RDW (≤16.5%). High and low RDW groups were compared according to the revised international staging system (R-ISS); stage-3 disease was more frequent in the high RDW group than in the low RDW group. The median hemoglobin (Hb) level was higher in the low RDW group, and the ratio of patients who underwent ASCT was also higher in this group (p=0.006, p=0.010, respectively). In our study, the overall survival was lower in patients with advanced age, stage 3 disease, high beta-2 microglobulin levels, and chronic kidney disease. Nevertheless, no difference was found between the overall survival in the high and low RDW groups, and there was no significant difference between the disease-free survival. In our study, disease-free survival was higher in patients who underwent ASCT, with Hb levels above 10 g/dl and a higher hemoglobin/RDW ratio. Survival of the patients who underwent ASCT was evaluated according to the change in RDW level at the time of diagnosis and before ASCT, and there was no statistically significant difference. vi In conclusion, although there was no significant difference in survival between the RDW groups in our study, early-stage disease and ASCT were found to be higher in the low RDW group. To better predict the prognosis of MM, there is a need for further studies involving a combination of parameters, including RDW rather than a single parameter.
URI: http://hdl.handle.net/11452/28390
Appears in Collections:Tıpta Uzmanlık / Specialization in Medicine

Files in This Item:
File Description SizeFormat 
Elif Yiğit_ Ayhan.pdf608.41 kBAdobe PDFThumbnail
View/Open


This item is licensed under a Creative Commons License Creative Commons