Please use this identifier to cite or link to this item: http://hdl.handle.net/11452/29390
Title: Erken ve geç başlangıçlı distimik bozukluğun klinik özellikleri, belirti dağılımı ve sosyal uyum yönünden farklılıkları
Other Titles: Early-versus late onset dysthymic disorder: Clinical characteristics, symptom profile and social adaptation
Authors: Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Psikiyatri Anabilim Dalı.
Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Anabilim Dalı.
Eker, Salih Saygın
Akkaya, Cengiz
Cangür, Şengül
Sarandöl, Aslı
Yavaşçı, Ebru Öztepe
Sarıkavaklı, Ülkü
Kirli, Selçuk
Q-9477-2019
14019347700
14061855100
8604063700
14020405100
37013893600
37013834000
14019745700
Keywords: Psychiatry
Dysthymic disorder
Functional impairment
Early-onset dysthymia
Major depression
Out-patients
Dsm-IV
Adolescents
Comorbidity
Prevalence
Children
Validity
Features
Anxiety
Distimi
İşlevsellik kaybı
Erken başlangıçlı distimi
Issue Date: 2011
Publisher: Cumhuriyet Üniversitesi
Citation: Eker, S. S. vd. (2011). "Early-versus late onset dysthymic disorder: Clinical characteristics, symptom profile and social adaptation". Anadolu Psikiyatri Dergisi-Anatolian Journal of Psychiatry, 12(1), 49-54.
Abstract: Objective: The aim of this study was to determine the distribution and severity of depression symptoms, functional impairment and compare these variables between early-onset (EO) and late-onset (LO) dysthymic disorder patients. Methods: One hundred and ninety-two patients (174 women, 18-65 years of age) diagnosed with dysthymic disorder (DD) according to DSM-IV were included. Patients with double depression, ongoing major depression, axis I or II diagnosis and uncontrolled physical illness were excluded. Patients were evaluated using Hamilton Depression Rating Scale (HDRS) and Social Adaptation Self-evaluation Scale (SASS). The sample was divided into two groups depending on age at onset (early < 21 or late >= 21). Results: There were 25 (13%) patients in EO and 167 (87%) were in LO group. Mean score of HDRS was higher in the EO (z=-2.03, p=0.042) whereas mean score of SASS was higher in the LO group (z=-2.98, p=0.003). EO patients were younger (p<0.001), had longer duration of DD (p<0.001), onset of DD was earlier (p<0.001), greater proportion of the EO group had a family history of history of affective disorder (p= 0.009). The mean score of HDRS was conversely correlated with the mean score of SASS (r=-0.182, p=0.011) in the whole group. The mean score of HDRS was conversely correlated with the mean score of SASS (r=-0.176, p=0.023) in the LO group, whereas no such correlation was found in the EO group. Individual HDRS items of 'thoughts of suicide' (p=0.009) and 'work and activities' (p=0.002) were more frequent in EO group. Conclusion: EO and LO patients differs on a number of variables, including age of onset, the severity and the duration of the illness, family history of mood disorder, lifetime history of major depressive episode and social adjustment. Since DD is a chronic disorder and has severe consequences DD patients, EO patients in particular, should be treated adequately and monitored regularly.
Amaç: Erken ve geç başlangıçlı distimik bozukluk (DB) hastalarında depresif belirtilerin şiddet ve dağılımları ile işlevselliğin değerlendirilmesi ve bu değişkenlerin iki grup arasında karşılaştırılmasıdır. Yöntem: DSM-IV’e göre DB tanısı konan 192 hasta (174 kadın, 18-65 yaş arası) çalışmaya alındı. Çifte depresyonlu, eksen I ve eksen II bozukluğu olan ve denetim altına alınamamış tıbbi hastalığı olan hastalar dışlandı. Hastalar Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği (HAM-D) ve Sosyal Uyum Kendini Değerlendirme Ölçeği (SUKDÖ) ile değerlendirildi. İstatistiksel değerlendirme için grup bozukluğun başlangıç yaşına ikiye ayrıldı (erken <21 yaş ya da geç ≥21 yaş). Bulgular: Erken başlangıçlı grupta 25 (%13) geç başlangıçlı grupta 167 (%87) hasta yer alıyordu. HAM-D ortalama değeri (z=-2.03, p=0.042) erken başlangıçlı grupta yüksekken, SUKDÖ ortalama değeri geç başlangıçlı grupta daha yüksekti (z=-2.98, p=0.003). Erken başlangıçlı grupta hastalar daha genç (p<0.001), bozukluğun süresi daha uzun (p<0.001) ve başlangıç yaşı daha erken (p<0.001), birinci derece akrabalarda duygudurum bozukluğu görülme oranı (p=0.009) daha fazlaydı. Tüm grup değerlendirildiğinde HAM-D ortalama değeri SUKDÖ ortalama değeri ile ters yönde ilişkili saptandı (r=-0.182, p=0.011). Erken başlangıçlı grupta yine HAM-D ortalama değeri SUKDÖ ortalama değeri ile ters yönde ilişkili iken (r=-0.176, p=0.023), geç başlangıçlı grupta böyle bir ilişki saptanmadı. HAM-D maddeleri tek tek incelendiğinde ‘özkıyım’ (p=0.009) ve ‘iş ve etkinlik’ (p=0.002) maddeleri erken başlangıçlı grupta daha sık olarak saptandı. Tartışma: Başta bozukluğun başlangıç yaşı, şiddeti ve süresi, birinci derece akrabalarda duygudurum bozukluğu öyküsünün varlığı, geçirilmiş depresif nöbetlerin varlığı ve sosyal işlevsellik alanlarında erken ve geç başlangıçlı DB farklılaşmaktadır. DB süreğen ve ciddi işlevsellik yitimi gibi önemli sonuçları olduğundan, bozukluğa ait özelliklerin sorgulanarak bozukluğun erken tanınması bozukluğun doğurabileceği olumsuz sonuçları hafifletebilir.
URI: http://hdl.handle.net/11452/29390
ISSN: 1302-6631
Appears in Collections:Scopus
TrDizin
Web of Science

Files in This Item:
File Description SizeFormat 
Eker_vd_2011.pdf270.08 kBAdobe PDFThumbnail
View/Open


This item is licensed under a Creative Commons License Creative Commons