The relationship between motivation and pragmatic awareness: A case study of Turkish EFL learners

Abstract

Over the last few decades, the idea behind language instruction in the classroom has changed and evolved considerably. Especially, with the emergence of the communicative language teaching method, the orientation of language teaching has shifted from a teacher-centered and grammar-oriented perspective to a more communicative and student-focused instruction. Therefore, communicating in the language and delivering the intended message have been among the main goals of language teaching and learning. To achieve these goals, pragmatic elements of the language should be part of the instruction, and students should be aware of these pragmatic components in the language. However, awareness is not only related to the delivery of the instruction as several individual factors affect the awareness of language learners, and motivation is one these factors. Motivation has received ample attention, especially in second language acquisition (SLA) studies, as it is both a triggering factor and a hindrance in language learning. Therefore, analyzing the relationship between motivation and pragmatic awareness is essential. Although many researchers and scholars have emphasized the need for it, very few studies have examined this relationship worldwide. What’s more, to the researcher’s knowledge, there are no studies focusing on this issue in Turkey. Therefore, the current study aims to investigate the motivation level of the language learners at the tertiary level in Turkey. It also aims to examine the level of their pragmatic awareness and the factors affecting it. What’s more, analyzing the relationship between the motivation and pragmatic awareness of the participants is another purpose of the current study. The study took place in the spring semester of the 2021-2022 academic year, consisting of 235 participants from A2, B1, B2, and C1 levels from two major universities in Turkey. Following a mixed-method research design, a five-point Likert scale questionnaire based on Dörnyei’s L2 motivation theory (L2MSS) designed by Taguchi et al. (2009) was first implemented, and ten appropriacy judgment tasks were given to the participants to determine their pragmatic awareness level. Later, semi-structured interviews were conducted to elicit further information and have a deeper understanding. Quantitative data were analyzed through descriptive statistics, Mann-Whitney U test, Kruskal-Vallis Test, Spearman Correlation test, and Multiple Linear Regression analysis in SPSS while the qualitative data were transcribed, coded, analyzed, and presented in a flow chart. The findings show that language learners at the university level in the current study are highly motivated to learn English. They mainly learn English to move and live abroad, and to have further academic studies after they finish their bachelor’s degrees. They are also aware of the need to learn English for their future careers. Additionally, the participants have a high level of pragmatic awareness, although their level of pragmatic awareness varies in different speech act situations. There might be several factors causing this deviation, such as lack of pragmatic instruction, scarcity of pragmatic content in the coursebooks, overgeneralization and excessive use of specific linguistic forms in any speech act situation, and students’ not paying enough attention to contextual factors. It is also concluded that the motivation level of the participants positively affects their pragmatic awareness. There is a positive correlation between pragmatic awareness and the components of the ideal L2 self, cultural interest, and attitudes towards the L2 community. Furthermore, cultural interest and attitudes toward the L2 community are the motivational factors that best anticipate the pragmatic awareness levels of the participants in the current study. The results of the study have revealed that language learners at the university level in Turkey have a high motivation to learn English and their level of pragmatic awareness can be positively affected by their motivation to some extent.

Son yıllarda, yabancı dil sınıflarında dil öğretiminin arkasında yatan temel fikir önemli ölçüde değişip gelişmiştir. Özellikle, iletişimsel dil öğretim yönteminin ortaya çıkmasıyla birlikte, dil öğretiminin odak noktası öğretmen merkezli ve dilbilgisi odaklı bir bakış açısından uzaklaşarak daha iletişimsel ve öğrenci odaklı bir öğretime doğru kaymıştır. Bu nedenle, iletişim kurmak ve verilmek istenen mesajı iletmek, dil öğretimi ve öğreniminin hedefleri arasında yer almaktadır. Bu hedeflere ulaşmak için dilin edimbilimsel unsurlar dil öğretimin bir parçası olmalı ve öğrenciler bu unsurların farkında olmalıdır. Ancak, farkındalık sadece öğretim yöntemi ilgili değildir. Dil öğrenenlerin farkındalığını etkileyen birkaç bireysel faktör bulunmaktadır ve bu faktörlerden biri motivasyondur. Motivasyon, özellikle ikinci dil edinimi çalışmalarında, dil öğrenimi açısından hem tetikleyici bir faktör hem de bir engel olabileceği için büyük ilgi görmüştür. Bu nedenle, motivasyon ve dimbilimsel farkındalık arasındaki ilişkiyi analiz etmek önem taşımaktadır. Her ne kadar motivasyon ve edimbilimsel farkındalık arasındaki ilişkinin incelenmesi gerektiği daha önce vurgulanmış olsa da çok az sayıda çalışmada bu ilişki analiz edilmiştir. Ayrıca araştırmacının bildiği kadarıyla, Türkiye’de bu konuya odaklanan herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Bu nedenle, bu çalışma Türkiye'de yükseköğretim düzeyinde dil öğrenenlerin motivasyon düzeylerini araştırmayı amaçlamaktadır. Ayrıca katılımcıların edimbilimsel farkındalık düzeylerini ve onları etkileyen faktörleri incelemeyi hedeflemektedir. Bu çalışmanın bir diğer amacı ise katılımcıların motivasyonları ile pragmatik farkındalıkları arasındaki ilişkiyi analiz etmektir. Bu doğrultuda, bu çalışma 2021- 2022 eğitim-öğretim yılı bahar döneminde Türkiye'nin iki büyük üniversitesinden A2, B1, B2 ve C1 seviyesinden 235 katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Karma yöntemli bir araştırma tasarımı izlenen bu çalışmada, ilk önce Taguchi ve diğerleri (2009) tarafından tasarlanan Dörnyei'nin L2 motivasyon teorisine (L2MSS) dayalı beşli Likert ölçeği şeklinde hazırlanmış anket uygulanmış ve katılımcılara edimbilimsel farkındalık düzeylerini ölçmek amacıyla on senaryodan oluşan uygun dil kullanımını değerlendirme çalışması verilmiştir. Daha sonra, yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır. Nicel veriler SPSS'de betimsel istatistikler, Mann-Whitney U testi, Kruskal-Vallis Testi, Spearman Korelasyon testi ve Çoklu Doğrusal Regresyon analizi ile incelenmiştir. Nitel veriler deşifre edilmiş, kodlanmış, analiz edilmiş ve bir akış şeması içerisinde sunulmuştur. Bulgular, mevcut çalışmada üniversite düzeyinde dil öğrenenlerin İngilizce öğrenmek için oldukça motive olduklarını göstermektedir. Yurt dışında yaşamak ve eğitim almak, lisans derecesinden sonra eğitim kademelerinde yer almak ve daha iyi bir kariyer sahibi olmak katılımcıların dil öğrenme motivasyonlarını etkileyen temel hususlar arasında yer almaktadır. Ayrıca, katılımcıların edimbilimsel farkındalık düzeyleri farklı söz eylem durumlarında farklılık gösterse de katılımcılar yüksek düzeyde edimbilimsel farkındalığa sahiptir ve farklı sözeylem senaryolarında gözlemlenen farklılıkların sebepleri arasında ders kitapları ve sıklıkla kullanılan belirli dil bilgisi yapıları gibi çeşitli faktörler bulunmaktadır. Ayrıca katılımcıların motivasyon düzeylerinin pragmatik farkındalıklarını olumlu yönde etkilediği sonucuna varılmıştır. Edimbilimsel farkındalık ve ideal ikinci dil benliği, kültürel ilgi ve öğrenilen dilin topluluğuna yönelik tutumlar arasında pozitif bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, öğrenilen dilin topluluğuna yönelik tutumlar ve kültüre duyulan ilgi, bu çalışmadaki katılımcıların edimbilimsel farkındalık düzeylerini en iyi tahmin eden ve açıklayan motivasyonel faktörlerdir. Çalışmanın sonuçları, Türkiye'de üniversite düzeyinde dil öğrenenlerin İngilizce öğrenme motivasyonlarının yüksek olduğunu ve bu yüksek motivasyonun edimbilimsel farkındalık düzeylerini bir ölçüde olumlu etkileyebileceğini ortaya koymuştur.