Erken evre meme karsinomlu olgularda Nm23, P53, Ki67, Cerb B2, östrojen ve progesteron reseptörü immunohistokimyasal boyamaları ile lenf nodülü durumu, sağkalım ve diğer klinikopatolojik parametrelerin karşılaştırılması

Abstract

Meme kanseri dünyada kadınlar arasında en sık görülen malign tümör olup, kadınlarda görülen tüm kanserlerin yaklaşık %30'unu oluşturmaktadır. Avrupada yılda 180 bin, Amerika'da yılda 184 bin yeni olgu saptanmaktadır. Bu çalışmanın amacı Kİ67, Cerb B2, Nm23, P53 östrojen ve progesteron immunohistokimyasal boyalarını kullanarak meme tümörlerinin histopatolojik özellikleri ile hastaların sürvey, lenfatik ve uzak metastaz gelişme risklerini önceden tahmin edebilmek, buna bağlı olarak uygun tedavi verilmesinde yol gösterici olabilmektir. Çalışmaya, 1995-1997 yılları arasında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı'nda lumpektomi ile aksiller disseksiyon uygulanmış ve radyoterepi almış 48 kadın hasta dahil edildi. Bu hastalara ait Patoloji Anabilim Dalı arşivinde bulunan parafin bloklarından hazırlanan kesitlere Nm23, Cerb B2, Kİ67, P53, östojen, progesteron reseptörü immunohistokimyasal boyalan uygulandı. Boyamalardan elde edilen sonuçlar ile 5 yıllık sağkalım, metastaz oranları ve tümörlerin klinikopatolojik özellikleri arasındaki ilişki istatiksel olarak değerlendirildi. Çalışmamız sonucunda Nm23 ile histolojik grade arasında, Cerb B2 ile metastatik lenf nodülü ekstrakapsüler yayılımı ve Kİ67 arasında, Kİ67 ile sağkalım, tümör çapı, nükleer ve histolojik grade arasında, histolojik grade ile Cerb B2 arasında, nükleer grade ile Kİ67, histolojik grade ve Cerb B2 arasında, östrojen ile nükleer ve histolojik grade arasında, perinöral invazyon ile sağkalım arasında, uzak metastaz riski ile venöz vasküler invazyon ve tümör çapı arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu. Bu sonuçların bir kısmı literatür bilgileri ile koreledir. Hastalığın tedavi planının seçenekleri değişkendir ve hangi yaklaşımın uygulanacağı kararı, hastanın tümörünün biolojik davranışının öngörülebilmesine bağlıdır. Bulgularımız tedavi modaliteleri için hasta seçiminde ve prognostik amaçlar için bilgi sağlanmasında kullanışlı olabilacektir. Ancak vaka sayımız küçük olduğundan, daha geniş serilerde çalışılmasının yararlı olabileceği düşüncesindeyiz.

Carcinoma of the breast is the most frequent malignant tumor among women and accounts for 30 % of all carcinomas found in them. About 180 thous and new cases are found in Europe annually, and 184 thousand new cases are found in the USA. The purpose of this study is to predict the risks affecting survival, lymphatic involvement and distant metastasis using ki67, c-erb B2, nm23, p53, estrogen and progesterone receptor expressions documented by immune histochemical assessments, and thus to treat the patient properly. Forty eight cases of breast carcinoma were enrolled in the study. All were operated between 1995 and 1997 in Department of Surgery, University of Uludag Medical School. Of the paraffin blocks from the archive of Department of Surgical Pathology, fresh slides were cut and immune staining for ki67, c-erb B2, nm23, p53, estrogen and progesterone receptors were performed. Then, the results of these immune staining were compared with 5-year survival, metastasis, and the clinicopathological properties of the cases. According to results, statistically significant relations were found between nm23 expression and histological grade, c-erb B2 expression and extra capsular invasion, c-erb B2 expression and histological grade, c-erb B2 expression and ki67 expression, ki67 expression and survival, ki67 expression and tumor size, ki67 expression and nuclear and histological grade, estrogen receptor expression and nuclear and histological grade, perineural invasion and survival, venous vascular invasion and metastasis, and tumor size and metastasis. Some of these results are similar to those in literature. Treatment plans vary and depends upon the prediction of the tumoral behavior. Our results may prove helpful in this field. Yet, due to the small number of cases in our series, we believe further studies with bigger groups are needed for conclusions.