Please use this identifier to cite or link to this item: http://hdl.handle.net/11452/13299
Title: Antik Çağ’da İnciller’in güvenilirliği meselesi
Other Titles: The question of the reliability of the Gospels in Antiquity
Authors: Duygu, Zafer
Keywords: Hıristiyanlık
İnciller
Celsus
Porphyrios
Origenes
Augustinus
Christianity
Gospels
Porphyry
Origen
Augustine
Issue Date: 28-Feb-2019
Publisher: Bursa Uludağ Üniversitesi
Citation: Duygu, Z. (2019). “Antik Çağ’da İnciller’in güvenilirliği meselesi”. Oksident: Yahudilik,Hıristiyanlık ve Batı Araştırmaları Dergisi, 1(1), 1-21.
Abstract: Geleneksel İncillerin tarihsel açıdan güvenilir bilgiler verip vermedikleri sorusu günümüzde bilim insanlarınca çeşitli bilimsel yöntemler ışığında tartışılmaktadır. Bununla birlikte bu mesele, Antikçağ’da da bazı entelektüeller arasında gündem konusu olmuştur. Bu bağlamda bazı pagan yazarlar Hıristiyan kutsal metinlerine çeşitli açılardan eleştiriler getirmişlerdir. Onlar, bu sırada İncil metinlerini özellikle tutarsız bilgiler içerdikleri ve Hıristiyanlarca sonradan birçok defa değiştirildikleri iddiaları üzerinden hedef almışlardır. Aynı şekilde, İncillere dair problemler o zamanlar Hıristiyan düşünürlerin de epey mesaisini almıştır. Nitekim Hıristiyan düşünürler de yazdıklarıyla ya da öneri ve tasarruflarıyla İncillerin sorunlu yapısını bir bakıma ikrar etmişlerdir. Bu makalede, pagan yazarların söz konusu iddiaları Celsus ve Porphyrios adlı filozoflar özelinde; Hıristiyan düşünürlerin tartışma ve önerileri ise Markion, Tatianus, Origenes ve Augustinus bağlamında ele alınmaktadır. Dolayısıyla makalede, İnciller hakkında sonraki dönemlerde de sürecek temel bir tartışmanın Antikçağ’daki kökleri araştırılmaktadır.
The question of whether the traditional Gospels provide reliable historical information is discussed currently by scholars in light of various scientific methods. This matter, however, was also on the agenda among some intellectuals of antiquity. Some pagan writers criticized Christian Scriptures. They targeted the Gospels through allegations that especially the Gospels contained inconsistent information and the Gospels were changed many times by Christians subsequently. In the same way, the problems of the Gospels had taken the time of Christian thinkers too in those days. These Christian thinkers also professed the problematic structure of the Gospels with their writings, suggestions or deeds. This article deals with the claims of the pagan philosophers, Celsus and Porphyry, and with the discussions and suggestions of such Christian thinkers as Marcion, Tatian, Origen and Augustine. Accordingly, this article investigates the ancient roots of the main discussion which continued in the later periods.
Description: Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’dan oluşan geleneksel İnciller, XVIII. yüzyıldan bu yana bilim dünyasında ve entelektüel çevrelerde belirli metotların yardımıyla ve eleştirel yaklaşımlarla incelenmektedir. Bu incelemenin temel bağlamı, İncil metinlerinin tarihsel açıdan hangi oranda güvenilir bilgiler içerdikleri konusudur. Ancak bu tartışma yeni değildir. Nitekim bu makalede, İnciller hakkında modern dönemde yapılan bazı tartışmaların Antikçağ’daki kökleri ana hatlarıyla ele alınmaktadır. Antikçağ’da bazı pagan yazarlar Hıristiyanlık karşıtı metinler kaleme almışlardır. Celsus (II. yüzyıl) ile Porphyrios (y.233-y.305) bunlar arasında en iyi tanınanlardır. Celsus’un eleştirileri, 177-178 yıllarında kaleme aldığı Logos Alēthēs isimli eserde; Porphyrios’un eleştirileri ise Katá Kristianón adlı çalışmasında yer almaktadır. Bu eserlerin ikisi de bugün kayıptır. Ancak Hıristiyan yazar Origenes’in (y.184-y.253) Contra Celsum isimli apologia çalışması Celsus’un kayıp eserinden birçok alıntı içermektedir. Porphyrios’un kayıp çalışması ise Eusebius, Apollinarius, Augustinus ve belki Makarios gibi Hıristiyan yazarların eserlerinde belirli bir oranda korunarak günümüze kadar ulaştırılmıştır. Celsus ve Porphyrios, o zamanlar yükselmekte olan Hıristiyanlığa karşı birçok açıdan eleştiriler getirmişlerdir. Onlar, genel olarak Hıristiyanlığın merkezi teolojik iddialarını isabetle teşhis etmişler; bu dinin problemli veya çelişkili gibi görünen yönleri hakkında yetkin analizler yapmışlardır. Bu eleştirilerin yoğunlaştığı temel bağlamlardan biri, Hıristiyanların kutsal yazıları olmuştur. Özetle, Celsus, İncillerin çelişkili bilgiler içerdiklerini ve bu çelişkiler yüzünden gelen eleştirileri bertaraf etmek amacıyla Hıristiyanların İncilleri tahrif ettiklerini ileri sürmüştür. Porphyrios, İncillerin İsa hakkında tarihsel gerçekleri anlatmaktan ziyade dolaylı tanıklıklara dayanan kurgusal metinler olduklarını, mantık dışı iddialar içerdiklerini ve aralarında çelişkiler bulunduğunu düşünmüştür. Böylece, bu pagan yazarlar, İncillerin İsa konusunda güvenilir metinler olup olmadıkları sorusunu temel bir tartışma konusu olarak öne çıkarmışlardır. Özellikle Porphyrios’un yetkin analizlerde bulunması ve İncil eleştirisinde literal ve tarihsel kritik yöntemlerini izlemesi ise hakikaten dikkat çekicidir. Aynı süreçte Hıristiyan yazarlar İnciller hakkında birçok tartışma yapmışlardır. Bu tartışmaların bazıları, İnciller hakkında pagan dünyadan gelen eleştirileri yanıtlama veya İncillerin problemli gibi görünen yönlerini düzeltme amacı taşımaktadır. Bir diğer amaç, İnciller konulu eleştirilerin Hıristiyanların zihinlerinde “iman zafiyeti” yaratacak ölçüde büyük hasarlara yol açmasına engel olmaktır. Bu bağlamda, Markion, Tatianus, Origenes ve Augustinus gibi Hıristiyan yazarların düşünceleri ya da bazı uygulamaları örnek olarak gösterilebilir. Sinoplu Markion (y.85-y.160) ve Suriyeli Tatianus (y.120-y.180), Hıristiyanlar arasında kutsal metin tartışmalarının yoğun şekilde yaşandığı II. yüzyılda, İnciller hakkındaki önerileri vesilesiyle dikkat çekmişlerdir. Markion, İncillerin hem Yahudi kutsal yazılarıyla uyumsuz olduklarını, hem de kendi aralarında çelişkiler barındırdıklarını düşünmüştür. Bu yüzden o, Yahudi kutsal yazılarını, burada tanımlanan Tanrı ve peygamber figürleriyle beraber toptan reddetmiştir. İnciller arasında ise ya Luka’nın bir varyantını ya da Luka’ya esas teşkil eden kendisince hazırlanmış bir İncil varyantını kabul ederek diğer İncillerin tümünü reddetmiştir. Markion, bu şekilde, İncillerin hem Tanah metinleriyle hem de kendi aralarındaki uyumsuzlukları ortadan kaldırma teşebbüsünde bulunmuş olmaktadır. Tatianus ise Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’da geçen rivayetlerin karma bir varyantını Dia Tessarōn, “dörtlü aracılığıyla” denilen tek bir kitap halinde bir araya getirmiştir. Tatianus, burada, İncillerin aynı zamanda eleştirilere de neden olan farklı kısımlarını, tek bir öykü oluşturacak şekilde düzenlemiştir. Dört İncil metninde göze çarpan çelişkiler, böylece tek bir metin halinde ortadan kaldırılmak istenmiştir. Markion’un ve Tatianus’un bu teşebbüsleri, o zamanlar Hıristiyan dünyada belirli oranda ses getirmiştir. Ama zamanla her iki girişim de başarısızlığa uğramıştır. Yine de Dia Tessarōn’un Süryanice konuşan Hıristiyan dünyada V. yüzyıla kadar “kutsal kitap” olarak değer görmüş olması kayda değerdir. Origenes (184-253), ilk üç İncil ile Yuhanna’nın uyuşmadıklarını açıkça dile getirmiştir. O, bazı örnekler üzerinden bunu göstermiştir. Origenes, bu çelişkilerin çok büyük boyutta olduğu gerçeğine işaret etmiştir. Bu yüzden inancın sarsılması, İncillere duyulan güvenin yok olması bile mümkündür. Origenes’e göre, bu yüzden yapılması gereken şey, İncillerin tarihsel ve literal değil, fakat alegorik olarak okunmasıdır. Origenes, böylece, İskenderiye’de Yahudi filozof Philo’dan (y.M.Ö. 20-y.M.S. 50) beri bilinen bir hermenötik geleneğe tutunmaktadır. Bu, onun İncil metinlerindeki çelişkileri açıklamaya yönelik bir çabasıdır. Zira alegorik bir okumada problemin kaynağı çelişkili metinler olmaktan çıkmakta, fakat problem, çelişkili zannedilen metnin ya da metinde geçen rivayetin alegorik gizemini kavrayamayan insan zihninin yetersizliğine havale edilmektedir. Yani sorun metinde değil, metindeki aşkın ilahi anlamı kavrayamayan insan zihnindedir. Hıristiyanlık tarihinin önde gelen düşünürlerinden Augustinus (354-430), İncil metinlerinde bazı çelişkiler bulunduğunu üstü kapalı şekilde ve daha farklı bir usulle ikrar etmiştir. Augustinus’a göre İncillerdeki çelişkiler “görünüş itibariyle” öyledir. Çünkü İncillerde çelişki gören yaklaşımlar, iman eksikliğinden kaynaklanmaktadır. İnciller “imanlı” bir kalple okunduğunda bütün çelişkiler ortadan kalkmaktadır. Üstelik İncil metinlerinde çelişki gibi görünen bazı farklılıklar aslında İncil yazarlarınca izlenen metot ışığında yorumlanmalıdır. Bu yazarların her biri, Mesih’in başka bir boyutunu ön plana çıkarmak ve tasvir etmek üzere ilahi olarak görevlendirilmişlerdir. Farklı İnciller bu yüzden farklı karakterler yansıtmaktadır. Antikçağ’da İncillere yönelik önemli bir tartışma, o zamanlar mevcut birçok anonim metin arasından hangilerinin “kutsal” ve “kanon” sayılacağı, hangilerinin ise gelenek dışında bırakılacaklarıdır. Ancak bu bağlamdaki tartışmaların bir başka önemli boyutu, 70-100 yılları arasındaki çeşitli tarihlerde kaleme alınan, II. yüzyılda diğer birçok metin arasından sivrilen ve IV. yüzyılda Yeni Ahit kanonuna giren geleneksel İncillerin “güvenilirliği” meselesi olmuştur. Hem pagan yazarların Hıristiyan karşıtı eleştirilerinden hem de Hıristiyan yazarların birtakım tasarruflarından ve görüşlerinden bu olgu anlaşılmaktadır.
The traditional Gospels (Matthew, Mark, Luke, and John) have been studied by utilizing certain methods and critical approaches from the 18th century on. The present study looks at the historical reliability of the Gospels. This article investigates the roots of the historical discussions that have continued in modern times as well. Throughout history, some pagan writers have criticized Christianity. Celsus (Ca. 2nd c.) and Porphyry (Ca. 233-305) are the best-known critiques among them. Celsus’ criticism can be found in Logos Alēthēs, written in 177-178. Porphyry’s criticism can be found in his writing Katá Kristianón, written in ca. 280s. Both works are unaccounted for today. However, Contra Celsum, an apologia by the Christian author Origen (ca. 184-253), contains numerous quotations from Logos Alēthēs. Porphyry’s work has been preserved to a certain extent through the works of Christian writers, such as Eusebius, Apollinarius, Augustine -and perhaps Macarius Magnes Celsus and Porphyry criticized the uprising of Christianity from several aspects at that time. They identified successfully the central theological claims of Christianity in general. They competently analyzed the problematic or contradictory aspects of Christianity. One of the main aspects they harshly criticized was Christianity’s sacred scripture. Celsus argued that the Gospels contained inconsistent information and that the Gospels were changed many times by Christians subsequently to eliminate criticisms. Porphyry argued that the Gospels did not relate the historical truths about Jesus; instead, they were fictional texts based on indirect testimonies and contained irrational claims and contradictions. In doing so, these pagan authors underscored the question of the reliability of the Gospels. In particular, the fact that Porphyry conducted proficient analysis and followed the literal and historical criticism is noteworthy. Within the same process, Christian writers had many discussions about the Gospels as well. Some of these debates aimed to answer the criticism that came from the pagan world about the Gospels and to correct the problematic aspects of the Gospels. Another aim was to protect the minds and the faith of Christians from these criticisms. In this context, the ideas or some practices of Christian writers (such as Marcion, Tatian, Origen, and Augustine) can be seen as important examples. Marcion of Sinope (c. 85-160) and Tatian the Syrian (c. 120-180) attracted attention with their suggestions about the Gospels in the 2nd century. Marcion argued that the Gospels were incompatible with the Jewish Scriptures and contained contradictions among themselves. Therefore, he rejected the Hebrew Scriptures as well as the God and prophets described in here. He also rejected all other Gospels by adopting one version of Luke’s Gospel, or the version he composed as a basis for Luke subsequently. In this way, Marcion attempted to eliminate the incompatibility of the Gospels with the Hebrew Scriptures and to remove the discrepancies between the Gospels. As to Tatian, he composed a mixed form of the narratives in Matthew, Mark, Luke, and John in a single book, called Dia Tessarōn (Through Four). Tatian arranged here a single story from different parts of the Gospels. Thus, they wanted to eliminate the contradictions in the four Gospel texts by making it a single text. Although the attempts of Marcion and Tatian influenced the Christian world greatly at that time, both attempts failed over time. Nevertheless, it is noteworthy that Dia Tessarōn was regarded as a sacred book in the Syriac-speaking Christian world up until the 5th century. Origen (c. 184-253) clearly stated that the first three Gospels did not agree with John’s Gospel. He showed this through some examples and pointed out that these contradictions were significant. Therefore, it is even possible for one to lose faith in the Gospels. According to Origen, the Gospels should not be read historically and literally, but rather allegorically. Origen clings to a hermeneutic tradition introduced by the Jewish philosopher Philo (d. 50) in Alexandria. This is an effort to explain the inconsistencies in the Gospel texts. In an allegorical reading, the source of the problem is not the contradiction in the texts, rather the inadequacy of the human mind that is unable to comprehend the secret meaning of the divine texts. That is, the problem is not the Christian texts, but the human mind that cannot comprehend the transcendent meanings behind the texts. Augustine (c. 354-430), one of the leading thinkers in the history of Christianity, acknowledged the inconsistencies in the Gospel texts implicitly or in various ways. According to Augustine, the inconsistencies in the Gospels are superficial. If one sees contradictions in the Gospels, this indicates his lack of faith. When the Gospels are read with a faithful heart, all contradictions will disappear. Moreover, some differences that appear to be contradictory in the Gospels should be interpreted taking the method followed by the Gospel writers into consideration. According to Augustine, each of these writers was appointed divinely to highlight and depict another dimension of Christ; therefore, different Gospels reflect different characteristics. Among many discussions about the Gospels, the most important one was the question of which of these texts should be considered as sacred and canons, and which ones should be left out of the tradition. However, the reliability of the traditional Gospels that were written in the years between 70-100, gained popularity among many in the 2nd century and considered the New Testament canon was also an important discussion. The works of pagan philosophers and some Christian thinkers illustrate this phenomenon.
URI: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/778463
http://hdl.handle.net/11452/13299
ISSN: 2687-2749
Appears in Collections:2019 Cilt 1 Sayı 1

Files in This Item:
File Description SizeFormat 
1_1_1.pdf1.27 MBAdobe PDFThumbnail
View/Open


This item is licensed under a Creative Commons License Creative Commons