Bu öğeden alıntı yapmak, öğeye bağlanmak için bu tanımlayıcıyı kullanınız: http://hdl.handle.net/11452/18931
Başlık: D-dimer ve tanısal önemi
Diğer Başlıklar: D-dimer and diagnostic significance
Yazarlar: Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı.
Karagöz, İsminur Saka
Serdar, Zehra
Anahtar kelimeler: D-dimer
Venöz tromboembolizm
Fibrin yıkım ürünü
Fibrin degradation product
Venous thromboembolism
Yayın Tarihi: 22-Eki-2013
Yayıncı: Uludağ Üniversitesi
Atıf: Karagöz, İ. S. ve Serdar, Z. (2013). "D-dimer ve tanısal önemi". Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 39(3), 197-203.
Özet: D-dimer çapraz bağlı fibrinin en küçük yıkım ürünüdür. Koagulasyon ve fibrinolizin global bir aktivasyonunu yansıtır ve bu nedenle trombo tik aktivitenin indirekt bir belirtecidir. D-dimer; venöz tromboembolizm (VTE) tanısı, ilk trombotik olay (arteryal ve venöz) ve tekrarlayan VTE riski artmış bireylerin tesbiti, gebelik ve yaygın damar içi pıhtılaşma (DIC) takibi gibi bir dizi trombozla ilişkili klinik tablonun tanı ve takibinde en değerli laboratuvar testi olarak kabul edilebilir. D-dimer ölçümünün klinik yararı üzerine kurulmuş senaryoların en önemlisi, VTE dışlanmasıdır. Derin ven trombozu (DVT) ve pulmoner embolizm (PE) geleneksel olarak VTE şeklinde ifade edilen benzer klinik tablolardır. Gecikmiş veya yanlış tanılar, ölüm veya uzun dönem komplikasyonlarla sonuçlanabileceği için zamanında ve doğru tanı önemli dir. Bu nedenle, DVT veya PE şüphesi olan hastalar klinik olasılık ön testleri, D-dimer testi ve görüntülemeyi içeren bir tanısal strateji ile değerlendirilmelidir.
D-dimer is the smallest degradation product of cross-linked fibrin. It reflects a global activation of blood coagulation and fibrinolysis and, therefore, an indirect marker of thrombotic activity. D-dimer can be regarded as a most valuable laboratory tool to diagnose and manage a vast array of thrombosis-related clinical conditions, including; diagnosis of venous thromboembolism (VTE), identification of individuals at increased risk of first thrombotic event (both arterial and venous), identification of individuals at increased risk of recurrent VTE, pregnancy monitoring, and diagnosis/monitoring of disseminated intravascular coagulation. The clinical utility of D-dimer measurement has been established in some scenarios, most notably for the exclusion of VTE. Deep venous thrombosis (DVT) and pulmonary embolism (PE) repre sent two expressions of a similar clinical pathological process traditionally referred to as venous thromboembolism. Timely and accurate diagnosis of both is essential as delayed or missed diagnoses can result in death or longer term complications. Therefore, patients with sus pected DVT or PE should be managed with a diagnostic strategy that includes clinical pretest probability assessment, D-dimer test, and imaging.
URI: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/421186
http://hdl.handle.net/11452/18931
ISSN: 1300-414X
Koleksiyonlarda Görünür:2013 Cilt 39 Sayı 3

Bu öğenin dosyaları:
Dosya Açıklama BoyutBiçim 
39_3_11.pdf539.37 kBAdobe PDFKüçük resim
Göster/Aç


Bu öğe kapsamında lisanslı Creative Commons License Creative Commons