Please use this identifier to cite or link to this item:
http://hdl.handle.net/11452/21822
Title: | Dış politikada din faktörü: İran’ın devrim ihracı politikası ve şii hilali söylemi |
Other Titles: | Religion as a factor in foreign policy: Iran’s policy of revolution export and the shia crescent discourse |
Authors: | Arı, Tayyar Aydın, Alperen Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı/Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı. 0000-0002-7252-4116 |
Keywords: | Devrim ihracı politikası Dış politika Din Şii hilali söylemi Uluslararası ilişkiler Foreign policy International relations Policy of revolution export Religion Shia crescent discourse |
Issue Date: | 23-Jun-2021 |
Publisher: | Bursa Uludağ Üniversitesi |
Citation: | Aydın, A. (2021). Dış politikada din faktörü: İran’ın devrim ihracı politikası ve şii hilali söylemi. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. |
Abstract: | 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren meydana gelen birtakım olaylar, dini uluslararası ilişkiler alanında görünür kılmıştır. Özellikle 11 Eylül 2001 tarihinde, ABD’de gerçekleşen terörist saldırılar, uluslararası ilişkiler ve dış politika ile ilgili yapılan analizlerde, gözlerin din olgusuna çevrilmesine neden olmuştur. Esasen din-dış politika etkileşimi, çok uzun ve köklü bir geçmişe sahiptir. Bu tarihsel süreç incelendiğinde, dinin çıkarları gerçekleştirme hususunda etkili bir araç olarak kullanıldığı görülmektedir. Dinin uluslararası ilişkiler ve dış politika üzerindeki bu rolü, uluslararası ilişkiler teorilerinden realizm tarafından da tasdik edilmiştir. Bu doğrultuda yapılan bazı araştırmalar, dinin gerek bir güç unsuru olarak gerekse de meşrulaştırıcı bir araç olarak devletlerin bölgesel ve uluslararası meselelere yaklaşımında rol oynadığını ortaya koymuştur. Günümüzde, dinin söz konusu özelliklerini en etkin biçimde kullanmaya çalışan devlet, teokratik bir yönetim modeline sahip olan İran İslam Cumhuriyeti’dir. İran İslam Cumhuriyeti, kurulduğu günden bu yana Orta Doğu’daki etkinliğini artırma gayreti içerisindedir. Bu doğrultuda ortaya konan ilk dış politika uygulaması, devrim ihracı politikası olmuştur. Devrim ihracı politikası ile Orta Doğu’da kendi yönetim modeline benzer rejimler kurulmasını amaçlayan İran’ın, bu noktada açık bir şekilde başarısızlığa uğradığı görülmektedir. Bu nedenle 1990’larda rafa kaldırılan devrim ihracı politikası, mezhep eksenli bir yaklaşımla yeniden yorumlanarak, 2004 yılında, ‘’Şii Hilali Söylemi’’ adı altında yeniden gündeme gelmiştir. Şii Hilali söylemi, her ne kadar mezhep temelli bir yaklaşım olarak gözükse de İran’ın Orta Doğu’daki etkinlik arayışının bir parçası olduğu açıktır. Certain events which have taken place beginning from the second half of the 20th century have made the religion visible in the field of international relations. Especially, the terrorist attacks which took place in the USA on September 11, 2001 have turned our eyes to the phenomenon of religion in the analysis of international relations and foreign policy. As a matter of fact, interaction of religion and foreign policy has a very long and deep-rooted history. When this historical process is examined, it is seen that religion has been used as an effective tool in fulfilling interests. This role of religion in international relations and foreign policy has also been confirmed by realism in international relations theories. Some researches conducted in this aspect have revealed that religion plays a role both as an element of power and as a legitimating tool in the approach of states to regional and international issues. These days, the Islamic Republic of Iran which is a theocratic state is trying to use the mentioned features of religion in the most effective way. The Islamic Republic of Iran has been in a struggle for increasing its effectiveness in the Middle East since its establishment. The first foreign policy implementation put forward to achieve this goal was the policy of exporting the revolutions. At this point, it is seen that Iran, which aims to establish regimes correspond to its own government in the Middle East with its policy of exporting the revolutions, clearly failed. As a consequence, the policy of revolution export, which was put aside in the 1990’s, was reinterpreted with a sectarian oriented approach and came up again in 2004 under the name of “Shia Crescent Discourse’’. Although the Shia Crescent discourse seems to be a sectarian-based approach, it is clear that this discourse is a part of Iran’s search for effectiveness in the Middle East. |
URI: | http://hdl.handle.net/11452/21822 |
Appears in Collections: | Sosyal Bilimler Yüksek Lisans Tezleri / Master Degree |
Files in This Item:
File | Description | Size | Format | |
---|---|---|---|---|
Alperen AYDIN.pdf | 1.03 MB | Adobe PDF | View/Open |
This item is licensed under a Creative Commons License