Bu öğeden alıntı yapmak, öğeye bağlanmak için bu tanımlayıcıyı kullanınız:
http://hdl.handle.net/11452/28335
Başlık: | Acil servise başvuran ve pulmoner emboli ön tanısı ile D-dimer istenen hastaların prognostik özellikleri ve mevcut komorbiditeleri ile ilişkisinin retrospektif olarak incelenmesi |
Diğer Başlıklar: | A retrospective investment of the relationship between D-dimer levels, prognostic features and current comorbidities of patents who applied to the emergency department with preliminary diagnosis of pulmonary embolism |
Yazarlar: | Çıkrıklar, Halil İbrahim Kurtoğlu, Burak Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Acil Tıp Anabilim Dalı. |
Anahtar kelimeler: | Acil servis Pulmoner emboli D-dimer Emergency service Pulmonary embolism D-dimer |
Yayın Tarihi: | 2021 |
Yayıncı: | Bursa Uludağ Üniversitesi |
Atıf: | Kurtoğlu, B. (2021). Acil servise başvuran ve pulmoner emboli ön tanısı ile D-dimer istenen hastaların prognostik özellikleri ve mevcut komorbiditeleri ile ilişkisinin retrospektif olarak incelenmesi. Yayınlanmamış tıpta uzmanlık tezi. Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi. |
Özet: | Çalışmamızın amacı pulmoner emboli ön tanısıyla acil servise başvuran ve D-dimer istenen hastalarda D-dimer belirtecinin etkinliğini araştırmaktır. Bu çalışma Ocak 2018 ve Aralık 2018 tarihleri arasında Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yapılmıştır. Acil Servise başvuran hastalar arasında pulmoner emboli ön tanısı düşünülerek D-dimer istenen 18 yaş ve üzerindeki hastalar çalışmaya dâhil edilmiştir. Çalışmaya 1961 erkek (%57,6) ve 1446 kadın (%42,4) olmak üzere toplam 3407 hasta dâhil edildi. Hastaların yaş ortalaması 59,74 (+/-18,08) olarak hesaplandı. D-dimer (+) olan toplam 1968 hasta incelendiğinde; toplam 74 hastada (%10,54) PE tanısı konulurken en sık konulan diğer tanıların oranı sırayla %33,61 (n=236) pnömoni ve %13,96 (n=98) Akut Koroner Sendrom olmuştur. Yeni tanı konulan 925 hastanın 315’i (% 34,05) Yoğun Bakım Ünitesine, 410’u (% 44,32) kliniğe yatırılırken 188 hasta (% 20,32) taburcu edilmiştir. D-dimer negatif 1443 hastanın dosyası incelendiğinde; 7 (%3,13) hastada pulmoner emboli tanısı konulurken en sık konulan diğer tanıların oranı sırasıyla %44,84 (n=100) Akut Koroner Sendrom ve %24,21 (n=54) pnömoni olmuştur. Hastaların 95'i (%42,6) Yoğun Bakım Ünitesine, 70'i (%31,4) kliniğe yatırılırken 54 hasta (%24,2) taburcu edilmiştir. Her iki grupta da pulmoner emboli en sık konulan tanı değildi. Fakat D-dimer pozitif hasta grubunda yeni tanı konulan, klinik ve yoğun bakım yatış gerektiren hastaların oranının anlamlı olarak yüksek olduğu görülmüştür. Sonuç olarak D-dimer pozitif olgularda pulmoner emboli tespit edilmese bile klinik ve yoğun bakım ünitesi yatışı gerektiren ciddi tabloların sıklığı göz önünde bulundurularak bu hastaların ileri tetkik ve tedavisinin gerektiği düşünülmektedir. The aim of our study is to investigate the efficacy of D-dimer marker in patients who applied to the emergency department with a preliminary diagnosis of pulmonary embolism. This study was conducted at Bursa Uludağ University Faculty of Medicine Hospital between January 2018 and December 2018. Patients aged 18 years and above whose D-dimer levels were checked considering the preliminary diagnosis of PE, were included in the study. A total of 3407 patients, 1961 male (57,6%) and 1446 female (42,4%), were included in the study. The mean age of the patients was calculated as 59,74 (+/-18,08). Upon investigation of 1968 patients with elevated D-dimer levels, PE was diagnosed in a total of 74 patients (10,54%) whereas the most common alternative diagnoses were 33,61% (n=236) pneumonia and 13,96% (n=98) Acute Coronary Syndrome, respectively. 315 (34,05%) out of 925 newly diagnosed patients were transfered to the Intensive Care Unit, 410 (44,32%) were hospitalized to the relevant clinics while 188 (20,32%) patients were discharged. On examination of 1443 patients with negative Ddimer levels, pulmonary embolism was diagnosed in 7 (3,13%) patients whereas the most common other diagnoses were 44,84% (n=100) Acute Coronary Syndrome and 24,21% (n=54) pneumonia, respectively. 95 (42,6%) of these patients were admitted to the Intensive Care Unit, 70 (31,4%) were hospitalized and 54 (24,2%) patients were discharged. Pulmonary embolism was not the most common diagnosis in either group. vii However, in the D-dimer positive patient group, the rate of newly diagnosed patients requiring clinical and intensive care hospitalization was found to be significantly higher. In conclusion, even if pulmonary embolism is not detected in D-dimer positive cases, it is thought that these patients need further investigation and treatment, considering the frequency of serious conditions requiring clinical and intensive care unit admission. |
URI: | http://hdl.handle.net/11452/28335 |
Koleksiyonlarda Görünür: | Tıpta Uzmanlık / Specialization in Medicine |
Bu öğenin dosyaları:
Dosya | Açıklama | Boyut | Biçim | |
---|---|---|---|---|
Burak_Kurtoğlu.pdf | 847.17 kB | Adobe PDF | Göster/Aç |
Bu öğe kapsamında lisanslı Creative Commons License