Bu öğeden alıntı yapmak, öğeye bağlanmak için bu tanımlayıcıyı kullanınız:
http://hdl.handle.net/11452/30895
Başlık: | Michel Foucault'da hümanizm sorunu |
Diğer Başlıklar: | The problem of humanism in Michel Foucault |
Yazarlar: | Dağ, Ahmet Aydemir, Elif Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı/Felsefe Tarihi Bilim Dalı. 0000-0002-7331-9237 |
Anahtar kelimeler: | Hümanizm Anti-hümanizm Özne İnsanın ölümü Kendilik teknolojileri Yaşama sanatı Humanism Anti-humanism Subject Death of man Technologies of the self The art of living |
Yayın Tarihi: | 21-Eki-2022 |
Yayıncı: | Bursa Uludağ Üniversitesi |
Atıf: | Aydemir, E. (2022). Michel Foucault'da hümanizm sorunu. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. |
Özet: | Hümanizmi; tarihin belirli dönemlerinde Avrupa toplumlarında pek çok kere yeniden gündeme gelmiş ve sıklıkla değer yargılarıyla ilişkilendirilmiş temalar bütünü olarak tanımlayan Foucault, bizâtihî bir düşünce sistemi ortaya koyamayacak kadar esnek ve tutarsız olarak nitelendirdiği bu tematiğin, din, bilim ve siyasetten derlenmiş kimi insan telakkilerine dayanmakta ve onları meşrulaştırmakta olduğunu belirtmiştir. Çoğu zaman eleştirel bir farklılaşmanın ifadesi olacak şekilde zıt kutuplarda yer alan bu hümanist temalar hususunda kendisini en çok endişelendirenin, bahsi geçen hümanizmlerden her birinin ahlâkın belirli bir biçimini bütün özgürlüklerin evrensel modeli olarak sunmaları neticesinde "insanın sınırlandırılması" olduğunu söylemiştir. Oysa Foucault açısından hümanist temanın, bir araya getirilemeyecek derecede çeşitli ve farklı düşünce ekolleri tarafından dillendiriliyor olması "insanın sınırlandırılamayacağı" anlamına gelmektedir. Bu nedenle Foucault, erken dönem çalışmalarında, insanın, varoluşunun evrensel zorunluluğu olarak rasyonel insan doğasını gören böylece onu epistemik bir çıkış noktası, tarihsel ilerleyişin merkezinde pratik bir fail şeklinde konumlandıran (aslında "insanı belirli bir bilginin nesnesi olarak inşa ettiğini" söylediği) hümanizmlere karşı eleştirel bir yaklaşım sergilemiştir. Bununla birlikte düşünürün, son dönem çalışmalarında söylem ya da iktidarın edilgen ürünü şeklinde tasarladığı özne fikrini terk ederek öznelliğe yeniden yöneldiği görülmektedir. Felsefesinin ve politik eylemin odağı olarak belirlediği kişisel etik'inde, özgür öznenin "kendimizin eleştirel ontolojisi" ve "yaşama sanatları" vasıtasıyla değişimini ve inşasını talep eden düşünürün hümanizm eleştirilerinin sınırsız özgürlük ve toplumsal dönüşümü gerçekleştirecek başka bir figür için yapıldığı açıktır. Dolayısıyla Foucault, yeni bir hümanizm ve insan tanımı önermektedir. Bu bağlamda hakîkati, anlamı ve gerçekliği epistemik söylemlerle kuran insanın, modern seküler hümanizm tarafından akıl varlığı olarak tanımlandığı yerde Foucault'nun kişinin kendini gerçekleştirmesi bağlamında ortaya koyduğu hümanizmle birlikte hakîkati, anlamı ve değeri sınırsız seçme ve sınırsız zevk istemiyle yok sayan irrasyonel bir arzu varlığına dönüştüğü görülmektedir. Foucault, who defined humanism as a set of themes that have been reintroduced many times in European societies in certain periods of history and are often associated with value judgments, stated that this thematics, which he described as too flexible and inconsistent to put forward a system of thought itself, was based on and legitimized some human ideas compiled from religion, science and politics. He said that what worries him most about these polar humanist themes, which are often at opposite poles as an expression of critical differentiation, is the limitation of man as a result of the fact that each of these humanisms presents a certain form of morality as the universal model of all freedoms. However, for Foucault, the fact that the humanist theme is expressed by such diverse and diverse schools of thought that it cannot be put together means that man cannot be limited. For this reason, Foucault, in his early work, took a critical approach to humanisms that saw rational human nature as the universal necessity of man's existence, thus positioning him as an epistemic point of departure, a practical agent at the center of historical progress (in fact, he said that he "constructs man as the object of a certain knowledge"). However, it is seen that the thinker has abandoned the idea of the subject, which he conceived in his recent works as a passive product of discourse or power, and reorients himself to subjectivity. In his personal ethics, which he identified as the focus of his philosophy and political action, it is clear that the thinker's critique of humanism, which demands the change and construction of the free subject through the "critical ontology of ourselves" and the "arts of living," is made for another figure who will realize unlimited freedom and social transformation. Foucault therefore proposes a new definition of humanism and man. In this context, it is seen that man, who constructs truth, meaning and reality through epistemic discourses, is transformed into an irrational desire entity that ignores truth, meaning and value with unlimited choice and unlimited pleasure with the humanism put forward by Foucault in the context of self-realization where he is defined by modern secular humanism as the existence of reason. |
URI: | http://hdl.handle.net/11452/30895 |
Koleksiyonlarda Görünür: | Sosyal Bilimler Yüksek Lisans Tezleri / Master Degree |
Bu öğenin dosyaları:
Dosya | Açıklama | Boyut | Biçim | |
---|---|---|---|---|
Elif_Aydemir.pdf | 1.48 MB | Adobe PDF | Göster/Aç |
Bu öğe kapsamında lisanslı Creative Commons License