Bu öğeden alıntı yapmak, öğeye bağlanmak için bu tanımlayıcıyı kullanınız: http://hdl.handle.net/11452/32314
Başlık: Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Türkiye
Yazarlar: Onay, Cafer
Cankaytar, Macide
Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi/Ekonometri Enstitüsü.
Anahtar kelimeler: Avrupa
Avrupa Ekonomik Topluluğu
Türkiye
Ekonomik
Yayın Tarihi: 1980
Yayıncı: Uludağ Üniversitesi
Atıf: Cankaytar, M. (1980). Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Türkiye. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Özet: 1 Ocak 1958'de Roma antlaşmasının yürürlüğe girmesi ve Avrupa Ekonomik Topluluğunun fiilen kurulmasından sonra, Türkiye, Yunanistan'ı takip ederek, Toplulukla ahdi bir bağ kurmak isteği ile 31 Temmuz 1959'da resmen müracaatta bulunmuştur. Ve 12 Eylül 1963'de Ankara'da imzalanan bir antlaşma ile 1 Aralık 1964'den itibaren Avrupa Ekonomik Topluluğu içinde yer almış olunmuştur. Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğundaki yaşama şartlarının hızlandırılmış ve ekonomi ilerleyişi ve uyumlu bir alış veriş genişlemesi ile devamlı olarak iyileşmesini, böylece Türkiye ekonomisi ile topluluk üyesi devletlerin ekonomileri arasındaki arayı azaltmayı sağlamağa kararlı olarak; Türk ekonomisinin kalkınmasının ortaya koyduğu özel sorunları ve belli bir sürede Türkiye'ye bir ekonomik yardım yapılması gerekliliğini gözönünde bulundurarak; Türkiye halkının yaşama seviyesini iyileştirme çabasına, Avrupa Ekonomik Topluluğunun getireceği desteği ilerde Türkiye'nin Topluluğa katılmasını kolaylaştıracağını kabul ederek Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında ortaklık yaratan bir anlaşma aktini kararlaştırmışlardır. Türkiye'de ortak pazara katılma kararı ile tarihindeki en önemli kararlardan birini almış olmaktadır. Herşeyden önce uzun yıllar önce yapmış olduğu seçime uygun olarak Batı camiasındaki en büyük bütünleşme hareketi içindeki yerini almış olmaktadır. Ve bu topluluk içinde tam üyeliğe geçiş için hazırlıklar sürmektedir. Ancak Türkiye'de son derece dar bir çevre AET tam üyeliğinden "her derde deva" mucizeler beklenmektedir. Bunun yanısıra, genel çizgileri bir yana bırakılırsa hiç kimsenin "Tam üyeliğin getireceği yükümlülüklerini ve tam üyelik pazarlığının" ayrıntılarını bilmediği çok rahatlıkla söylenebilir. Bu gerçek AET taraflıları ve karşıtları içinde geçerlidir. Sadece "Tam üyelik iyi bir şeydir" sloganı ve "tam üyelik teslimiyettir" yaklaşımı sürdürülmektedir. Hele, tam üyelikten sonra ekonomik strüktürün ne şekilde değiştirilmesi ne gibi yeni kuruluşlar oluşturulması gerektiği sorulduğunda, 1970'lerin başında Katma Protokol imzalandığı günlerdeki yanıtlar almıyor; "Daha çok uzun bir süre var. Vakti gelince düşünürüz" Hükümet içindeki bazı bakanlıklar ve birçok ekonomik kuruluşun dahi karşı çıktıkları tam üyeliğin politik ağırlıklı en önemli savunucusu yine Dışişleri Bakanlığıdır. AET için bugünkü koşullar değişmediği taktirde, topluluk yeni bir yaşam modeli geliştirinceye kadar, o da 2000 yıllarında Türkiye'nin beklentisinin çok dışında bir model olacaktır. Ancak İş işten geçtiği için yakınmalar hiçbir sonuç vermeyecek ve büyük olasılıkla bu defada Türk-AET ilişkilerinin canlandırılması, tartışmaları yeniden başlatılacaktır. Türkiye'nin tam üyeliğini gerçekleştirebilecek hiçbir gerçekçi formül bulunmayacaktır. Onun için tam üyelik çalışmaları ve görüşmeleri şimdilik bir tartışmadan ibaret kalacaktır.
URI: http://hdl.handle.net/11452/32314
Koleksiyonlarda Görünür:Sosyal Bilimler Yüksek Lisans Tezleri / Master Degree

Bu öğenin dosyaları:
Dosya Açıklama BoyutBiçim 
SOY_00855.pdf
  A kadar 2099-12-31
3.12 MBAdobe PDFGöster/Aç Bir kopya isteyin


Bu öğe kapsamında lisanslı Creative Commons License Creative Commons