Bu öğeden alıntı yapmak, öğeye bağlanmak için bu tanımlayıcıyı kullanınız: http://hdl.handle.net/11452/34191
Başlık: Subaraknoid kanama sonrası gelişen vazospazmda difüzyon ağırlıklı MR ve MR anjiyografinin yeri
Diğer Başlıklar: The role of diffusion weighted MRI and MR angiography in vasospasm after subarachnoid hemorrhage
Yazarlar: Parlak, Müfit
Çakır, Özgür
Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.
Anahtar kelimeler: Subaraknoid kanama
Vazospazm
Difüzyon ağırlıklı görüntüleme
MR anjiyografi
Dijital subtraksiyon anjiyografi
Subarachnoid hemorrhage
Vasospasm
Diffusion weighted imaging
MR angiography
Digital subtraction angiography
Yayın Tarihi: 2003
Yayıncı: Uludağ Üniversitesi
Atıf: Çakır, Ö. (2003). Subaraknoid kanama sonrası gelişen vazospazmda difüzyon ağırlıklı MR ve MR anjiyografinin yeri. Yayınlanmamış tıpta uzmanlık tezi. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi.
Özet: Amaç: Subaraknoid kanama (SAK) sonrası gelişen vazospazmın tedavi edilebilme olasılığı, tanı ve izlemde kullanılacak yöntemin önemini arttırmaktadır. Çalışmamızda vazospazm tanısında altın standart yöntem olan Dijital Subtraksiyon Anjiyografi (DSA) ile MR Anjiyografi (MRA)'nın karşılaştırılması ve spazmın neden olduğu iskeminin Difüzyon Ağırlıklı Görüntüleme (DAG) ile değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya toplam 34 hasta dahil edildi. DSA öncesi 1,5 Tesla gücünde MR cihazında olguların tamamında DAG ve 32'sinde MRA gerçekleştirildi. DAG'da saptanan hiperintens lezyonlar ADC (appearent diffusion coefficient) haritalarından yapılan ölçümlerle kısıtlanmış difüzyon açısından araştırıldı. MRA ve DSA incelemelerinde bilateral anterior, orta ve posterior serebral arterler skorlanarak vazospazm açısından değerlendirildi. Bulgular: Otuziki olgunun 28'inde MRA tetkik kalitesi yeterli bulunarak değerlendirmeye alındı. DSA'da vazospazm bulunan 10 olgunun 8'i MRA ile saptandı. Ancak vasküler yapılar ayrı ayrı değerlendirildiğinde; MRA ile, DSA'da spazm saptanan 10 olgudaki 19 damarın sadece 12'sinde daralma gösterilebildi (Duyarlılık %63, Özgüllük %100, NPD %100, PPD %95). MRA'nın orta serebral arterde daha yüksek duyarlılık ve özgüllüğe sahip olduğu görüldü (duyarlılık %80, özgüllük %100). DAG ile düşük "gradeli 24 asemptomatik olgunun 2'sinde (%8,3), yüksek "gradeli 10 semptomatik olgunun 8'inde (%80) anormallik saptandı. DAG anormalliği ve MR anjiyografik spazm ile hem kanayan anevrizma lokalizasyonu, hem de hasta "grade'leri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptandı (p‹0.05). Sonuç: SAK sonrası gelişen vazospazmın saptanmasında görüş birliğine varılmış invaziv olmayan bir yöntem mevcut değildir. Çalışmamızda vazospazm gelişen olguları saptamada MRA'nın yüksek duyarlılık ve özgüllük değerlerine sahip olduğu saptanmıştır. Aynı seansta doku iskemisinin gösterilebildiği DAG sekansı uygulanabilir. Özellikle asemptomatik olgularda non-invaziv olarak spazmın ve parenkimde yol açacağı iskeminin gösterilebilmesi, tedavinin zamanında uygulanmasını sağlar ve klinik önem taşımaktadır.
Purpose: The possibility of treating vasospasm secondary to subarachnoid hemorrhage (SAH) has increased the significance of the method of its diagnosis and follow-up. The goal of this study was to asses the accuracy of MR angiography (MRA) versus digital subtraction angiography (DSA) which is the gold standart method in detecting vasospasm and to evaluate the ischemia caused by vasospasm by the use of Diffusion Weighted Imaging (DWI). Materials and Methods: Totally 34 patients were included in this study. Before DSA examinations, DWI was performed in all cases and MR angiograms were obtained in 32 of 34 patients by the use 1.5 T MR scanner. Hyperintense lesions revealed by DWI were evaluated by ADC (appearent diffusion coefficient) maps with respect to the presence of restricted diffusion. Vascular narrowing at bilateral anterior, middle and posterior cerebral arteries were rated consensually on both DSA and MRA studies. Results: In 28 of 32 patients, MRA image qualities were efficient to evaluate. Vasospasm was present at MRA in 8 of 10 patients with catheter angiographic spasm. But, considering each vessel seperately, arterial narrowings were revealed by MRA in 12 of 19 vessels that vasospasm was present at DSA studies (sensitivity 63%, specificity 100%, NPV 100%, PPV %95). Sensitivity and specificitiy were higher than any other vessel for middle cerebral artery (80%, 100%, respectively). Two of 24 (8.3%) low grade asymptomatic and 8 of 10 (80%) symptomatic high grade patients displayed abnormalities in DWI. Locations and presence of DWI abnormality and MR angiographic spasm were associated with both patients' grades and site of ruptured aneursym and there were significant correlations between these entities (p<0.05). Conclusion: There is not an agreement of non-invasive method in detecting vasospasm after SAH. In this study, it is revealed that MRA is highly sensitive and specific in depicting the patients with vasospasm. MRA may be associated with DWI sequence that is capable of demonstrating the tissue ischemia. It is obvious that detection of vasospasm and associated tissue ischemia non-invasively, especially in asymptomatic patients, would be of considerable clinical significance by the use of profilactic an dtheurapetic applications at the right time.
URI: http://hdl.handle.net/11452/34191
Koleksiyonlarda Görünür:Tıpta Uzmanlık / Specialization in Medicine

Bu öğenin dosyaları:
Dosya Açıklama BoyutBiçim 
UZM_00606.pdf
  A kadar 2099-12-31
1.79 MBAdobe PDFGöster/Aç Bir kopya isteyin


Bu öğe kapsamında lisanslı Creative Commons License Creative Commons