Bu öğeden alıntı yapmak, öğeye bağlanmak için bu tanımlayıcıyı kullanınız: http://hdl.handle.net/11452/13033
Başlık: Düşüncenin tarihsel sürecinde Hegel’in varlık, yokluk ve oluş diyalektiği
Diğer Başlıklar: Hegel’s dialectic of being, nothing and becoming in the historical process of thought
Yazarlar: Özçınar, Şahin
Anahtar kelimeler: Hegel
Diyalektik
Anlak
Us
Antik Yunan Felsefesi
Varlık
Yokluk ve oluş
Dialectic
Understanding
Reason
Ancient Greek Philosophy
Being
Nothing and becoming
Yayın Tarihi: 2014
Yayıncı: Uludağ Üniversitesi
Atıf: Özçınar, Ş. (2014). "Düşüncenin tarihsel sürecinde Hegel’in varlık, yokluk ve oluş diyalektiği". Kaygı. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi, 22, 91-111.
Özet: Diyalektik süreç tüm gerçekliğin temelini oluşturur. Hegel bu süreci düşünce ve olgusal gerçekliğe karşılık gelen diyalektiğin üçlü gelişim evreleri aracılığıyla açıklar. Bilim dizgesinin başlangıç evresini oluşturan en soyut durumu içinde gerçekliği, mantık ya da varlıkbilimini Hegel, diyalektik gelişim sürecinin temelinde yer alacak ilk genel kavram ya da ulam (kategori) olan Varlıktan başlatır, bunu Yokluk ve Oluş ulamları izler. Bu süreç aynı zamanda usun ya da diyalektik düşüncenin üçlü gelişim sürecini oluşturan Soyut-Anlak, Us’un Diyalektik-Olumsuz ve Kurgusal-Olumlu evrelerine karşılık gelir. Hegel, felsefe tarihini, felsefi düşüncenin tarih içinde gelişimini de bu aynı diyalektik evrelere karşılık gelecek biçimde düşünür. Kendi felsefesini Hegel, felsefe tarihinin ilk iki birbirlerine karşıt soyut evrelerini oluşturan Geleneksel Metafizik ve modern kuşkuculuğun bir sonucu olan Eleştirel Felsefe’den ayırt ederek, usun olumlu evresi olan Kurgusal Felsefe olarak adlandırır. Hegel’in kendisiyle başlayan, düşüncenin diyalektik gelişiminin son evresini simgeleyen bu evre, usun dışdünya ve kendi içinde soyut karşıtlık ve ayrımlardan arınarak bireşime kavuşmuş olduğu bir evredir. Bu çalışma, yukarda kısa bir ön sunumunu yaptığımız Hegel’in dizgesel düşüncesini göz önünde bulundurarak, bu dizgenin doğru anlaşılması için onun felsefenin başlangıcına ve özellikle eski (antik) Yunan felsefesine ilişkin yorumlarına odaklanmaktadır. Felsefenin başlangıcını diyalektik düşüncenin de başlangıcıyla örtüştüren Hegel, bu başlangıcı kendi bilim dizgesinin açılımına uygun düşecek bir biçimde varlığın en soyut kavranışını oluşturan Parmenides felsefesinde bulgulamaktadır. Hegel, felsefenin özgün başlangıcını Parmenides’in varlık öğretisinde görürken, Parmenides ile birlikte Zenon ve Herakleitos’u diyalektik düşüncenin en özgün nitelikte temellerini oluşturan filozoflar olarak kabul etmektedir. Eski Yunan’da Parmenides ve Zenon’da özgün bir başlangıç kazanmış olan diyalektik düşünce, Herakleitos ve daha sonra Platon’da nesnel bir içerikle düşüncenin arı bilimi olarak en yüksek evresine ulaşmıştır. Hegel’in felsefenin başlangıcını oluşturan filozoflara ilişkin yorumlarını değerlendiren bu çalışma, ayrıca onun Varlık, Yokluk ve Oluş diyalektiği bağlamında tüm gerçekliğe karşılık gelen kendi felsefesini, felsefe tarihi aracılığıyla nasıl haklı çıkararak temellendirmiş ya da doğrulamış olduğunu göstermeyi amaçlamaktadır.
Hegel views that entire thought and historical reality is a result of a dialectical process. Reality as a whole as well as history of thought evolved from this absolute idea. This dialectical process is one that is rational and historical. In Hegel’s philosophy, dialectic determines the contents of factual reality and thought. Hegel saw dialectical thinking or logic as an entity which is not a tool to grasp external reality only. Hegel called his philosophy as a system of science which aims to describe reality as it really is. Science focuses on the existing reality directly or within the dialectical process of every stage of consciousness while bringing and exhibiting the totality of reality in a systematic structure. Hegel argued that the content of existing reality is dialectical and rational in a way that its philosophy is based on rationality. He further described philosophy as a reality that is apprehended in the mind at the level of an objective science. Hegel argued that philosophy is an expression of reality notwithstanding believing that the history of philosophy is dialectical in unfolding the same reality as a total absolute Idea. Hegel formulated this entirety of thought; his system of science, which is closely associated with the philosophers’ views that came before him as a synthesis of thoughts. In this respect, Hegel only followed and represented the development of the Idea in the course of time.
URI: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/149807
http://hdl.handle.net/11452/13033
ISSN: 2645-8950
Koleksiyonlarda Görünür:2014 Sayı 22

Bu öğenin dosyaları:
Dosya Açıklama BoyutBiçim 
2014_22_6.pdf274.06 kBAdobe PDFKüçük resim
Göster/Aç


Bu öğe kapsamında lisanslı Creative Commons License Creative Commons