Bu öğeden alıntı yapmak, öğeye bağlanmak için bu tanımlayıcıyı kullanınız: http://hdl.handle.net/11452/955
Başlık: Spinoza ve Levinas'ta "etik olan" üzerine eleştirel bir inceleme
Diğer Başlıklar: A critical study on "The ethical" in Spinoza and Levinas
Yazarlar: Becermen, Metin
Elmas, Mehmet Fatih
Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Felsefe Anabilim Dalı.
0000-0002-9728-2635
Anahtar kelimeler: İçkinlik
Aşkınlık
Ontoloji
Metafizik
Etik
Conatus
Vicdan
Immanence
Transcendence
Ontology
Metaphysics
Ethics
Conscience
Yayın Tarihi: 13-Tem-2018
Yayıncı: Bursa Uludağ Üniversitesi
Atıf: Elmas M. F. (2018). Spinoza ve Levinas'ta 'etik olan' üzerine eleştirel bir inceleme. Yayınlanmamış doktora tezi. Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Özet: Bu çalışmada Spinoza ile Levinas’ta etiği mümkün kılan anlamlılık; bir eyleme etik değerini veren zemin ya da köken üzerine bir irdeleme yapılmaktadır. Bu nedenle, başlıkta geçen “etik olan” ifadesi, doğrudan etikle ilgili değildir. “Etik olan”, Spinoza’da içkinliğin ontolojik hakikatini ve Levinas’ta da aşkınlığın metafizik hakikatini içerimlemektedir. Bu bağlamda “etik olan”, Spinoza’daki ontolojik hakikatin ufkunda ve/veya ufkuyla ulaşılan, antropomorfizmden arındırılmış bir Tanrı sevgisi ile Levinas’taki metafizik hakikat ufkunda öznelerarası ilişkide, Başkasına yaklaşmayla kavranan, ontolojiden arındırılmış bir Tanrı sevgisinin insanın eylemsellik alanındaki karşılığını gözeterek, içkinlik ve aşkınlık düzleminde tartışılmaktadır. Spinoza, tözle özdeşleştirdiği Tanrı’yı Doğa ile birlikte içkinlik düzleminde düşünürken; Levinas, varlık ile Tanrı’nın aynı düzlemde düşünülemeyeceğini, dolayısıyla ayrıca aşkınlık düzlemine ihtiyaç olduğunu ileri sürer. İkisinde de etik olan, ben’in başkasıyla karşılaşmasında belirlenen temel ilke etrafında şekillenir. Bu nedenle, her iki kuram da bir karşılaşma etiği olarak kurulur. Fakat karşılaşma üzerine kurulan etik kuramın yaslandığı ilke ya da kaynak, bu iki öğretinin iki zıt kutupta konumlanmasını beraberinde getirir. Levinas’ta etik bilişsellikte değil, vicdanda (ahlaki bilinçte) temellenir. Oysa Spinoza’da etiğin bilmeyle ilişkisi, sorumluluğu da içeren içsel bir ilişkidir. Böylece birbirine zıt iki özne’likle karşılaşılır: ontolojinin içkin hakikatini kavrayarak özneleşmeye karşı varlığa dışsal ve bilince öncel şekilde konumlanarak özneleşme. Burada karşı karşıya gelen kavramlar kendilerini gösterirler: içkinlik versus aşkınlık, ontoloji versus metafizik, içsellik versus dışsallık, anlama versus esinlenme, naturalist etik versus anti-naturalist etik, özerklik versus yaderklik. Bu karşıtlıklar üzerinden yapılan irdelemede Levinasçı eleştirilere karşın Spinozacı temaların varlığını sürdürme ısrarına dikkat çekilmektedir.
In this dissertation, we have attempted a thorough examination of the significance that makes ethics possible, and of the ground and origin that gives an action its ethical value in Spinoza and Levinas. Therefore, the term “the ethical” in the title is not directly associated with ethics. “The ethical” involves the ontological truth of immanence in Spinoza, and the metaphysical truth of transcendence in Levinas. The ethical, in this sense, will be scrutinized through a discussion of immanence and transcendence; a deliberation concerning Spinoza’s love of a de-anthropomorphized God attained on the horizon of ontological truth on the one hand, while, on the other, Levinas’ emphasis on the correspondence between the love of a de-ontologized God and man’s field of action, a God which can only be conceived on the horizon of metaphysical truth that is grasped when approaching the Other through intersubjective relation. Whereas God is identified with substance which is conceived to be on the plane of immanence together with Nature in Spinoza, Levinas claims that being and God cannot be conceived on the same plane, and that we therefore need a plane of transcendence. The ethical, in both philosophers, is shaped around the basic principle determined when I encounters the other. Therefore, both theories are constructed as ethics of encounter. However, the principle or origin on which the ethical theory is grounded gives rise to a contrast between how the two doctrines are situated. In Levinas, ethics is grounded not on cognition, but on conscience (or, on moral consciousness). In Spinoza, on the other hand, the relation of ethics to knowledge/intellection is an internal one, which also involves responsibility. Henceforth, we arrive at two different subjectivities: a subjectivization through conception of immanent truth of ontology stands against a subjectivization through situating oneself external to being, and prior to consciousness. Here arises a series of dichotomies: immanence versus transcendence, ontology versus metaphysics, internality versus externality, intellection (cognition) versus revelation (inspiration), naturalist ethics versus anti-naturalist ethics, autonomy versus heteronomy. What we attempt in this scrutiny of these opposed conceptions is an emphasis on the perseverance of Spinozist themes despite Levinasian critiques.
URI: http://hdl.handle.net/11452/955
Koleksiyonlarda Görünür:Sosyal Bilimler Doktora Tezleri / PhD Dissertations

Bu öğenin dosyaları:
Dosya Açıklama BoyutBiçim 
516671.pdf3.21 MBAdobe PDFKüçük resim
Göster/Aç


Bu öğe kapsamında lisanslı Creative Commons License Creative Commons